22 Aralık 2008 Pazartesi

18 aralık 2008, perşembe "Havana rötarlı geliyor"

Elimde Paris transit serinliği için ince bir hırka, İstanbul'un kışından uzaklaşıyorum, Ferhan Şensoy'un dediği gibi... Paris'e indikten sonra, terminaller arasında koşuşturma... Saatim Türkiye saati, duvardaki saat doğal olarak Fransa saati. Ben aradaki bir saatlik farkı unutuveriyorum bir an için ve paniğe kapılıyorum. Neyse ki çok sürmüyor ve bineceğim uçağa ait salonda bekliyorum, burada saatlerce bekleyeceğimi bilmeden. Tabii ki, sigara içilmiyor hiçbir yerde. Artık içmeyiveririz diyorum 12 saat daha. Bir gece önceden uykumu alamamışım. Uçakta koridor tarafındaki koltuğa oturur oturmaz, kemerimi bağlayıp kestiriyorum. Bir saat sonra uyandığımda hala Paris'teyiz, uçak havalanmamış. Yanımdaki kıza soruyorum, ne iş diye, bilmiyorum diyor, Güney Afrikalı aksanıyla. Bir saat daha bekledikten sonra ilk anons geliyor pilottan " elektronik bir arıza yüzünden teknik ekibi beklediğimiz için havalanamıyoruz. Birkaç saat sürebilir, bilginize". Hayırdır inşallah diyoruz uçakça. Geçer herhalde. Sonraki 7 ya da 8 saat boyunca, uçağın dışına çıkmamıza izin verilmediği gibi tıkılıp kaldığımız yerde yiyecek de hiçbir şey bulunamıyor. Hostesin önceki uçuştan arta kalan ekmekleri dağıttığı an kıyamet de kopuyor. Bayat ekmekler kapanın elinde kalıyor. allahtan yanımdaki kız benden akıllı, çantasındaki çikolatayı benimle paylaşıyor. Ve 9. saatin sonunda, pilotun son anonsu " bugün kalkamayacağız, özür dileriz". Bu arada birkaç öfkeli fransız uçağı çoktan terk etmiş bile. Güruh halinde check-in gişelerine gidiyoruz, delice kuyruk. Önce herhangi bir kuyruğa giriyorum, meğer AB vatandaşları içinmiş. Memur kızarak " Avrupa Birliği vatandaşları dedim" diye bağırıyor bana. (adamın tavrına karşı "Fuck European Union yaaa"... repliğinin akla gelmemesi ihtimal dışı)Transit vizem olmadığı için gümrük kapısında sorun çıkarıyor Fransız memurlar. Air France "türk vatandaşıysanız ve daha once shengen vizeniz varsa, en fazla 24 saat için transit vize almanıza gerek yok demişti" diyorum, "burada kuralları biz koyarız, Air France değil" diyor adam. Sonra benimle birlikte AB vatandaşı ve/veya vizesi olmayan Kübalılarla birlikte polis ofisinde bekliyoruz, merhamet etmelerini. ortamdaki tek fransızca bilen benim, diğerlerinin de işini halletmelerine yardım ediyorum. Ve bir yandan da küfrediyorum, cok üzülüyorum. Neyse ki cok sürmeden hallediyorlar. Bu sefer, yemek ve otel için bir başka kuyruğa giriyoruz. Birer yemek ve otel kartı veriyorlar. saat 21.50 ve havaalanındaki tek açık restoran McDonalds 10 dakika içinde kapanacak. Koşa koşa McDonalds'a gidiyoruz, artık adının da Jessica olduğunu öğrendiğim Güney Afrikalı biyolog kızla. Jessica sırada beklerken ben de McDonalds'ın iri kıyım güvenlik görevlisinin itişip kakıştırdığı insanlarla olan sert tavırlarına müdahele ediyorum. Adam, sanki bedava yemek vereceklermiş gibi, kapanışa 5 dakika kaldığı için yeni gelenleri almayı reddediyor. Uçaktaki aç İspanyollar boğaya dönmüş, deli gibi bağırıyorlar. Çabalarım nafile. Sonra bir tanesine acıyıp içeri alıyor iri kıyım siyah güvenlik. Sonra kepenkler kapanıyor. Diğerleri Air France'ın koltuklarını mı yiyecekler?Bilmiyoruz.
Yemekten sonra havaalanının içinde olmasa da, dışarı açılan açılır*kapanır kapılardan çıkarak sigara içilebileceğini keşfediyorum. Allah kahretsin ki, sigara paketlerim büyük bagajda kaldı. Bagaj da uçakta. Bir kübalı kızdan aldığım sigaradan daha bir nefes çektikten sonra, başım gözüm dönüyor. 'Ne verdi lan bu kız bana sigara diye' bakıyorum, bildiğimiz filtreli sigara. Meğer Küba sigarası saf tütünden yapılıyormuş, puro gibi aromatik bir tadı var ve cok ağır...

O gece saçma havaalanı otelindeki saçma odada uyuduktan sonra, sabah tekrar aynı işlemlerden geçip uçağı beklemeye koyuluyoruz. Uçağımız değişmiş. Dünkünden daha iyi, en azından film seyredilebecek ekranları var. Yine bir-iki saatlik rötardan sonra kalkıyoruz nihayet. Herkes alkışlıyor. Biz düne doğru uçarken, Havana rötarlı da olsa, geliyor...

1 yorum:

  1. "Devrim: birlik, bağımsızlık, asla yalan söylememek ve ahlaksızlık yapmamaktır"

    YOLCULUĞUN EN BAŞINDAN DEVRİMİN NE KADAR SİNDİRİLMİŞ VE ÖĞÜTÜLÜP HATTA BÜNYEDEN İHRAC EDİLMİŞ OLDUĞU ANLAŞILIYOR:)))

    YanıtlaSil