11 Ocak 2009 Pazar

tercero semana (3.hafta)




Havana'daki 3. haftam bitiyor bugün. Alıştım mı? Çok değil. Havana Vieja dedikleri Eski Havana'yı arşınlıyorum her izin günümde ve hala şaşırıyorum gördüklerime...

Buranın alışamadığım özelliklerinden biri heryerde kuyruk olması! Bizim gibi hızlı yaşayıp hızlı tüketen bünyeler için Yeni Dünya'da zaman, çoook yavaş akıyor. Herhangi bir şey için sıraya girmek son derece sıradan. Banka, market, restoran, tuvalet, otobüs, disko, kuaför... Ben en çok markette şaşırıyorum. Kasiyer ya da görevli eğer o gün iyi günündeyse flört ediyor, sohbet ediyor, şakalaşıyor. Kötü günündeyse de binbir nazla, "lütfen" ilgileniyor :) Bazen de şöyle bir şey oluyor, diyelim markete girmek için kapıda sıra bekliyorsunuz; önünüzde ya da arkanızda başka insanlar da var. Birden, marketin kapısını saray kapısı bekler gibi bekleyen görevli sigara içmeye karar veriyor. Ve çat! kilitleyip çıkıyor kapıyı. Dışarıdakiler içeri giremediği gibi, içeridekiler de dışarı çıkamıyor! Market görevlileri, devlet memurları oldukları için çok abartılı bir hırsızlık ya da terbiyesizlik yapmadıkları sürece kovulma ihtimalleri yok. İlgisizlik garantili hizmetlerine devam ediyorlar istedikleri gibi. Markete girerken el koydukları çantanızı, çıkarken de yaptığınız alışverişin fişini kontrol ediyorlar.





İşin komiği, Fidel'in "Ülkemiz insanlara maddesel zenginlikler sunmak için yoksul olsa da, onlara eşitlik duygusu, insanlık onuru sunamayacak kadar yoksul değildir" şeklindeki 'özlü' sözünün aksine, sistemin düşünme gücünü dahi ele geçirdiği insanlar, görünüşte sisteme karşı gelmemekle birlikte; ayda 25-30 CUC aldıkları maaşlı işlerinin yanında her türlü sahtecilik-hırsızlık-karaborsacılık-avantacılık işleriyle ayakta kalabiliyorlar. En yakınını bile ispiyonlamalarını salık vererek ya da dünyanın geri kalanından olan bitenden haberdar olmamaları için interneti yasaklayarak ayakta durabilen sisteme de kendilerince, gizliden gizliye böyle kafa tutuyorlar. Kime kızmalı? Her turiste ayaklı para makinesi muamelesi yapan; maddesel zenginlikten, haber alma özgürlüklerinden, karşı koyma isteklerinden tamamen uzakta, Karayip'in göbeğinde tropikal bir cezaevindeymişcesine; yine de ellerinden geldiği ya da satın alabildikleri rom şişesi kadar mutlu yaşayan Kübalılara mı? Oliver Stone'un Commandante filminde, "fuhuşun had safhada olmasına ne diyorsunuz?" sorusuna "eh,orospularımız güzeldir!" yanıtını veren Fidel'e mi? Yoksa, ağabeyinden aldığı bayrağı nispeten daha rahat bir rejim sağlayarak devam ettiren ancak bu yoksulluğu inatla görmezden gelerek "50 yıldır dayanıyoruz, gerekirse bir 50 yıl daha dayanırız" diyen Raul'a mı?
Ben, henüz 3 haftadır burdayım, henüz kimseye kızamıyorum ama hala çok şaşırıyorum...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder